Neler Oluyor



 Bu yazımda dert edindiğim bir konuyu paylaşıp kendimce açıklığa kavuşturmak niyetindeyim. Tabii iğneyi kendime çuvaldızı başkasına batırmak niyetiyle yazıyorum. E herkesin bağırarak konuştuğu bu dünyada kendime de iki söz yazma hakkı tanıyorum.

Neler oluyor 

Aktüelle boğuşmayıp potansiyel olana yoğunlaşmak, onun üzerine okuyup çalışmak istiyorum bir süredir. Fakat coğrafya buna pek izin vermek istemiyor. Dışsal odaklılığa dikkat! Şimdilerde ki son dört beş yılda daha da alevlendi, doların Türk lirası karşısındaki değer kaybı tartışılıyor. Ya da sadece gündem olduğu için bilen bilmeyen herkesin bir fikri var. Buna kimsenin itirazı yok tabii fakat asıl mesele bence bilgisizlik. Hem her şeye karşı olup hem de her şeyden şikâyet etmek kadar abes bir durum göremiyorum. Okumayıp, üretmeyip, çalışmayıp her şeyin yolunda gitmesini beklemek. Aman Allah'ım bu bir hastalık mı? Dolar nasıl bizim paramızı geçer aklım almıyor, hükümet istifa, bizi üç beş maket uçakla kandırıyorlar, zamlara hayır, vergi, vergi ve yine vergi. Bunların anlamı pek yok, en azından bir şeyler yapmaya uğraşana kadar. Radikal sonuçlar için radikal değişimler gerek. Sonuçta dolar da bir para birimi ve bir gün değişme ihtimali var. Amerika bir ülke, batma ihtimali var. İhtimal değil kesinlik var. Bu dünyaya zulümden başka bir şey vermeyenler için kesinlik var. "De ki Hak geldi batıl zail oldu. Muhakkak ki batıl yok olmaya mahkûmdur." İsra 81.

Ekonomist olmamakla birlikte bu konuyu anlamaya uğraşıyorum. Bir şeyler okuyup paylaşmaya çalışıyorum. Dünya gelecekle uğraşıp yeni şeyler konuşmakla meşgul. Birtakım otoritelerden bağımsız olarak fikir üretmeye çalışıyor. Tüketim çılgınlığı söylemi tam anlamıyla kişisel gelişim furyasıyla aynı şey. Temellendirilmemiş düşünceler, kulaktan dolma bilgiler, fanatizm ve daha birçok etken asıl resmi görmemizi engelliyor. İnsanı hayvanı, havayı suyu, toprağı aşı, doğayı kuşu, düşünceyi duyguyu ve olanı olmayanı tüketip israf edip nasıl olur da ilerleme kaydetmeyi ve zengin olmayı bekliyoruz anlam veremiyorum. Bir reçetem de yok, önce kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Genel kanıyla paralel olarak sorunun üretim eksikliği olduğunu düşünüyorum. Kayda değer hiçbir gelişim göstermeden özentiden ibaret olan Avrupa hayalleri kuruyor, Amerika rüyalarından bizi kendi gerçeklerimiz bir tokatla uyandırıyor, sonra yine şikayetler kıskacına tutuluyoruz. Birtakım kompleksler kurup yatırımcı ırkçılığına soyunuyoruz. Dilimizi ve tarihimizi kötülemek hatta ileri gidip utanç duymaktan zevk alıyoruz. Sabahtan akşama kadar kısır konuları konuşup rahat uyumayı hedefliyoruz ama ne oluyor sabaha bizi yeni zam listesi uyandırıyor. Şikâyetim zamlara değil sergilediğimiz tavra. Mevcut durumu bir olarak nasıl lehimize değiştireceğimiz yerine o gitsin bu gelsini dert edinip bir kurtarıcı bekliyoruz. Ve vicdanımızın sesi yükselir, gelmeyecek!

Yıllarca her türlü felaketi yaşamış bir ülkeden birçok şeyi unutup bir anda her alanda refaha kavuşmasını beklemek, her şeyi eğlence ve zevkten ibaret düşünmek yine her şeyden önce bir Müslümana yakışır bir tavır değil. Uzun ve çetrefilli bir konu, gelecek adına ümitli olmak niyetindeyim çünkü bu kadar olumsuz düşünen bir çevrenin aksine sessizce ve büyüyerek çalışan, emek veren, kendi zamanını bekleyen de çok insan var. Var olsunlar.

Ölümün de öleceği o günün geleceğini bile bile kısır düşüncelerden uzak durmak neden bu kadar zor? 

Mustafa Diker 20.07.2023

Yorumlar

Popüler Yayınlar