Irkçılık Hastalıktır!

 



Bu yazımda ele almak istediğim konu, ırkçılık. Kültürel, sosyolojik ve ideolojik yönleri bulunan ırkçılık tarihi olaylarda sıkışıp kalmış değil, her gün yüzlerce insan ırkı, dini, dili ve farklı düşüncesinden dolayı bu hastalığa maruz bırakılıyor.

Irkçılık

"Irkçılık aşırılıktır. Onunla nerede karşılaşılırsa karşılaşılsın, abartılmış benlik imgeleri ve diğerlerinin aşağılanan imgeleri, şiddetli ve hatta yıkıcı dışlama, radikal baskı, aşırı nefret veya abartılı karalama yapılarak gerçekliğin tek taraflı ve aşırı çarpıtılmasıyla uğraşılmak zorunda kalınır.

Irkçılık; en başta sağduyudan uzaklaşılan sürekli aşırılık olarak ifade edilir. Toplum algısında ise; insanlığın "temel kötülüğü" ve "belası", bir "hastalık" ve "sanrı", Modern Çağ'ın "sapkınlığı", toplumun "virüsü" veya yok edilmesi gereken bir musibet olarak tanımlanmaktadır." Irkçılığın Tarihi "Christian Geulen"

Benim düşünceme göre bir hastalıktır. İleri derecede sosyal bir hastalık. Bu tanımlamalardan sonra insanın neden ırkçı davranışlar sergilediğini, bunun altında yatan nedenleri anlamamız gerek. Bir hastalığı yok etmenin yolu onu ilaçla bastırmak değil hastalığın altında yatan nedenleri tedavi etmektir. Bir fıtrat üzere doğan insan bunu fıtri olarak yapmıyor, sonradan ailesinden ya da çevresinden öğreniyor. Kimse ırkım kutsaldır diyerek doğmaz. Hepsinden önce bunların kişisel fikirler olduğunu, bilimsel bir kimlikle ele alınmış düşünceler olmadığını belirtmem gerek. 

Genel olarak ekonomik faktörlerden dolayı ortaya çıktığı düşünülen ırkçı yaklaşımlar doğrusu her türlü farklı fikrin bir tehdit olarak algılandığı yerden de çıkıyor. Kültürel, ideolojik ya da evrimsel sürecin bir parçası olarak görenler de var. İnsan, rengi, dini, dili ve ırkından dolayı nasıl dışlanabilir. Dünya böyle bir tarihe sahip olduğu için utanmalı. Bu tarihte sayısız insan katledildi, soykırıma uğradı. 

Irkçılıkla ilgili birçok teori mevcut. Sebebini anlamaya yönelik yapılan deneylerin sayısı da az değil. Teorilerden biri Günah Keçisi Teorisi. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek düşünen insanın başına o yılan gelince ne yapar. Feryat figan bağırmaya başlar, yılan geldi. Her şey yolundan çıkmaya başlarken otoriteye baş kaldıramayan insan etrafına bakıp suçlu aramaya başlar, kendisi dışında herkes suçludur. Mülteciler suçlu, fakirler suçlu, çalışmayan insanlar, yaşlılar, bizden olmayan herkes suçlu. Derinlerde yatan o hastalık gün yüzüne çıkmaya başlayınca saldırganlık da başlıyor. 

Bu duyguyu bilir misiniz?

Bir kişi veya bir kitleye bakarak tümden bir milleti, ülkeyi karalamaya çalışmanın pek mantıklı ve insani bir tarafının olmadığını düşünüyorum. Pek çok zaman sosyal medyada ve günlük hayatta karşılaştığım durumlardan biri de milliyetçi olduğunu iddia edenlerin nefret ve kinlerini bu kılıfa uydurarak kusmaları oluyor. Bu, aşağılık kompleksinden başka bir şey değil. Kendi adına hiçbir başarısı, katma değeri olmayan, sürekli başkalarıyla kendini yüceltmeye çalışan insandan sağlıklı bir davranış beklenmez.

Günlük hayatta da birçok kez karşılaştım. Evet, Türkiye'de. Okulda, yurtta, metroda, sokakta... Birçokları bunun farkında değildi, söylediğimde biraz utanıp sıkıldılar. 'Araplardan nefret ediyorum, bize ihanet ettiler, cahiller, yobazlar, bu ülkeden gitmeleri gerek' diye uzayıp giden bir şikâyet silsilesi. Bunu, bazen öğretmenlerim, bazen de arkadaş dediklerim yaptı. Yüzüme baka baka sizden nefret ediyorum dediler. Bazen okulu, yurdu sırf bu yüzden bırakıp getto'ma dönmek istediğim de oldu. Belli azınlıkların bir arada yaşadıkları yer olarak tanımlarsam, köy de bir gettodur. Bu bir suçlama değil, hiçbir şey demeden uzak durmaya başladım. Bunun en kötü tarafı sistematik olarak sürmesi. Aynı şekilde cephe alsaydım çatışmaya başlayacaktık. Bir süre sonra suç ve ihanet isnat ettikleri kişi ve grupların aslında çok küçük bir azınlık olduğunu gördüm. Özellikle Arap kılığına bürünen birtakım casuslardı bunlar. Bununla birlikte 'nerelisin' sorusunu duymak istemiyor ve bazen bu soruya cevap vermemeyi tercih ediyorum. Geçici olarak bulunduğum evin karşı duvarına kocaman bir 'Arap defol' yazılarıyla uyanmak pek de sağlıklı bir gün olmasa gerek. Bunun altında zehirli bir cahillik görüyorum. Ülke tarihi ve kültürüne yabancı olanların bu tavırları takınabilmeleri ayrı bir ironi. Kimse yallah Arabistan'a demeye kalkışmasın. Ben bu ülkede yaşanmaz da demeyeceğim. Koca ülkede tek bir millet yok ve bunu bazıları acı acı öğreniyor. Üç beş tabelayı kaldırmakla ne bir dil ne de bir millet yok olur. Bunda bile ayrımcı düşüncelerin olması hayret verici bir durum. Sokaklarda binlerce İngilizce, Fransızca ve daha farklı farklı Avrupa dillerinin hâkim olduğu tabela ve yazılara ağzı açık aklı bir karışık havada hayranlık besleyenler iş Arapça yazılara gelince vatanın bekasını dert edinmeye(!) başlıyor. 

Veda Hutbesinde Peygamber efendimiz "Ey insanlar! Rabbiniz de atanız da birdir. Irkçılığın her çeşidi ayaklarımın altındadır. Arap olanın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap olana, siyahın beyaza, beyazın da siyaha takva dışında bir üstünlüğü yoktur" buyuruyor. Konu derin yolumuz uzun rehberimiz ise açıktır.

Irkçılık Yok Edilir mi

Bunu isteyenler de var istemeyenler de. Belli ki mevzu her dönemde güncelliğini koruyacak. Her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitimle yol alabileceğimizi ve zararı minimuma çekilebileceğimizi umut etmek istiyorum. Özendiğimiz Avrupa ve Amerika'da her gün insanların öldürülmesi bu yapay zekâ ve uzay çağında alınlarımızda taşıyacağımız kara leke olmaya devam edecek. Çeşitli faktörlerden ve en önemlisi ekonomik sebeplerden dolayı daha iyi bir yaşam arzusuyla deniz aşırı ülkelerden bir lastiğin üzerinde umut arayan insanları gerisin geri deniz ve okyanus diplerine yolladığımız şu zamanlarda kendimizden utanmalıyız. Yok olmak bir yana her gün daha da artan ırkçılıkla herkesin mücadele etmesi gerek. Yılan başımıza gelmeden önce başını ezmeli, benden bize doğru yol almalıyız. Zaman zaman güzellemeler yapmanın bu gerçeği örtmekten öteye gitmediğini ne zaman göreceğiz.

Irkçılık düşünce değildir. İnsanların farklılıklarından dolayı dışlanması, aşağılanması ve hor görülmesi doğru değildir. Modern çağ dediğimiz şu zamanda insanı değersizleştirme çabalarına karşı bireysel önlemlerimiz almalı, bu konuyu iyi anlamaya çalışmalıyız. 

Niyet ettim bana dokunmayan yılanı bin yaşatmamaya.

Mustafa Diker 04.08.2023

Yorumlar

Popüler Yayınlar