BABAM HAKKINDA
Bu yazıda Japon edebiyatının usta isimlerinden olan Haruki Murakami'nin babasını anlattığı "Bir Kediyi Terk Etmek" adlı -Babam Hakkında alt başlıklı olan- kısa metnini ele alıyorum.
HARUKİ MURAKAMİ "Bir Kediyi Terk Etmek- Babam Hakkında" ’
Sahilde Kedi
Sahile
bırakılan bir kediyle başlar mı insan babasını anlatmaya. Başlar tabii
hatırladığı başka anısı yoksa öyle anlatır, silkeleyip temizlemediği, yeter
artık şunu atalım da içeriye hasret kaldıklarımızın sıcaklığı vursun diyemediği
perdeleri varsa çaresizdir.
Bu da bir babayla oğlu arasında
solmadan, yıpranmadan yıllarca asılı duranlardan. Bir evladın, babasını
birlikte yaşadıkları gibi hatırlaması üzerine.
Murakami
de aynı perdeyi kullanmış istemese de. Babamla ilgili hatıralarımın sayısı hiç
de az değil dese de pek azını hatırlıyor, annesinden, teyide muhtaç
araştırmalarından ve yıllara direnen kendi zihninden bulup çıkarıyor bunları.
Aralarına giren kanlı savaş ikisini de yoruyor.
Nevi
şahsına münhasır kişiliği olan Murakami’nin, izlediği bir beyzbol maçı
sırasında başlayan yazarlık yolculuğu babasını anlatmakla devam ediyor.
O’na
göre;
‘Aileden
biri hakkında yazdığınızda durum (en azından benim için) oldukça melankolik
oluyor. Yazma düşüncesi, boğazıma takılmış bir kılçık gibi içimde uzun zaman
öylece kaldı.’
Bu
düşünceler içindeyken bir gün çocukluğunda babasıyla birlikte sahile bıraktıkları
kedi hatırına geliyor ve yazmaya başlıyor. Bu kısa özel metin ortaya çıkıyor.
İlk
olarak babasını ‘talihsiz’ bir kuşak içinde görüyor Murakami, çünkü o zamanın
Japonya’sında çok çocuklu ailelerde büyük oğul dışındakilerin evlatlık olarak
verilmesi ya da bir Budist tapınağına keşişlik eğitimi alması için gönderilmesi
adetmiş. Daha sonra başlayan Japonya-Çin Savaşı da bu talihsizliklerden. Babası
da bundan nasibini almış ve perdeler asılmaya başlanmış Murakami için.
Bununla
birlikte babasını özünde ciddi, sorumluluk sahibi ve güçlü biri olarak
hatırlıyor. Bunda babasının keşiş, asker ve öğretmen olması büyük bir etken.
Ciddi
bir baba, üç sefer celp edildiği trajik askerlik yıllarından sonra bir vazife
olarak tanımladığı ve sabahları gözlerini kapayıp herkese sessizliğin düştüğü
zamanda sutra, Budizm kutsal metinleri, okur. Murakami’nin çocukluğunda ‘kim
için dua ediyorsun’ sorusuna babasının cevabı: Savaşta ölüp gidenler için;
orada ölen arkadaşlarım ve tanımadığım diğer askerler, hatta o zaman düşmanımız
olan Çinli askerler için.’ Oluyor. Yer yer savaşın herkes için bir felaket
olduğundan dem vuruyor Murakami.
‘Babam
savaş sırasındaki deneyimlerinden neredeyse hiç konuşmazdı. Ne yaptıklarından
ne de şahit olduklarından söz etti, büyük olasılıkla hatırlamak istemediği için
anlatmak istemedi.’
Unutmak
istediği o yılları oğluna anlattığı, savaşta esir alınan Çinli askeri idam
etmesi üzerine tekrar hatıra getiriyor baba Murakami. Bir de tutku saydığı,
savaşta avunduğu haikuları var.
Tüm
sayısız minik anılar bugünkü beni yaptı derken her şeyi ekliyor, iyisiyle
kötüsüyle. Vefatından önce son bir görüşmeleri oluyor, bir anlığına kalkıyor o
perde.
Babası
doksan yaşında, ilerleyen şekerine ve zayıflayan bedenini saran kansere daha
çok dayanamayıp vefat ediyor.
Mustafa DİKER 17.09.2022
NOT: OKUR DERGİSİNDE çıkan ilk yazımın konusu da oldu bu güzel metin.
Yorumlar
Yorum Gönder